Önemli bir savaş sırasında Japon bir komutan askerlerinin sayısının
düşmanlarınkine kıyasla çok daha az olmasına rağmen saldırıya geçmeye
karar verir. Ordusunun kazanacağına olan güveni tamdır. Ancak, askerleri
zafer konusunda oldukça kaygılıdır.
KOMUTAN ZEKİCE BİR PLAN YAPAR?
Savaş
alanına doğru ilerlerken, yol kenarındaki bir tapınakta durup hep
birlikte dua ederler. Daha sonra komutan cebinden bozuk para çıkararak
?Şimdi yazı-tura atacağız. Eğer tura gelirse, biz kazanacağız, ama eğer
yazı gelirse kaybedeceğiz, kaderimiz böylece ortaya çıkacak? der.
Bozuk
parayı havaya atar ve herkes sabırsızca paranın yere düşmesini bekler.
Tura gelmiştir. Askerler çok sevinirler; kendilerine olan güvenlerini
toplamışlardır. Bu coşkuyla düşmana saldırır ve savaşı kazanırlar. Bir
süre sonra yüzbaşı komutanının yanına gelerek onun kehanetini takdir
edercesine, ?Kimse kaderi değiştiremez? der. Bunun üzerine ?Haklısın?
der komutan, iki tarafı da ?tura- olan parayı göstererek…!!
Hepimiz
hikayede yazdığı gibi zor durumlarla karşı karşıya kalmışızdır.Çoğu
zaman karar vermek ve harekete geçmek için bazı yönlendirilmelere
ihtiyaç duymuş ve sanki içimizde bizi biz yapan ve harekete geçmemize
yardımcı olacak o gücü hissetmekte zorlanmışızdır.
Burada
asıl önemli olan o gücü ne zaman ve hangi koşullarda hissettiğimizdir
aslında.Şöyle bir gözlerinizi kapayın.Hayatınızda gerçekten bir işi
başardığınız aklınızda yer etmiş geçmişinizdeki o günleri
hatırlayın.Örneğin okul yıllarınızda çok büyük bir kalabalığın
karşısında yaptığınız konuşmayı hatırlayın.Veya ilk flörtünüze çıkma
teklifi yaparken yaşadığınız heyecanı ve her şeye rağmen tüm
heyecanınıza ve hata yapma korkunuza rağmen ona çıkma teklifi ettiğiniz
günü hatırlayın.Ve her iki örnekte de başarıya ulaştığınız zaman
içinizde hissettiğiniz iç huzuru hatırlayın.Ne kadar mutlu olmuştunuz
değil mi?
Şu
bir gerçek ki hayatta elde ettiğimiz başarıların hiçbiri tesadüfler
sonucu kazanılmamıştır.Yani burada önemli olan nokta bizim başarılı
olmak ve kazanmak için kadercilik oyunu oynamayıp bu kaderi
oluşturabilmemiz için bir ön hazırlık yapmamız, çabalamamız, başarma
içgüdüsüyle harekete geçmemizdir.
Bazen, sanki bir şeyler sesimizi keser; beğenilmemek korkusu, dışlanma kaygısı, süregelen düzene boyun eğmişlik ya da yoğun bir yetersizlik hissi, vs. gibi olumsuz öngörüler duygu ve düşüncelerimizi pek az açmamıza ya da hiç açmamamıza neden olur.
Özgüveni
gelişmemiş bireyler kendilerine bir görev verildiğinde, ya da
karşılarına başarmaları gereken bir durum çıktığında, bu durumdan
kaçmaya çalışabilirler hatta mümkünse bu işleri başka arkadaşlarına,
dostlarına yaptırmaya gayret ederler. Mahcubiyet duygusunu yaşamamak
için bu çeşit riskli durumlardan sürekli uzak dururlar. Peki böyle bir
durumdan kurtulunması için ne yapılması gerekir?
Esasında
özgüven konusundan bahsederken özgüvenin tanımını yapmak daha doğru bir
yaklaşım olacaktır.Özgüven kendimizle ile ilgili olumlu ve pozitif
duygular geliştirmemiz sonucunda ortaya çıkan harekete geçme gücü
şeklinde düşünülebilir.Ayrıca özgüveni yine iç ve dış özgüven olarak ta
ikiye ayırabiliriz. . İç özgüven, kendimizle ilgili hissettiğimiz
memnuniyet ve kendimize dair inancımız, dış özgüven ise dışarıya
kendimiz hakkında verdiğimiz görüntü ve insanlarla olan
iletişimlerimizde farklı duygularımızı ifade edebilme becerimizle
ilgilidir.
Bizler
toplumda yaşayan bireyler olarak hem iç hem de dış özgüveni farkında
olarak ya da farkında olmadan çoğu zaman kullanırız.Bunlar arasında da
zaten çok iyi bir dengenin kurulmuş olması gerekir.
Eğer
iç ve dış özgüveni dengeleyemezsek sağlıksız bir iletişim kurmaya
başlarız ki bu da bizim ilişkilerimiz olumsuz bir yönde etkiler.Keza bu
durum çoğu zaman bizlerin bağımsız birer fert olmasını engellediği gibi
bizlerin sadece yakınımızdaki topluluğun bizi iteklemesiyle harekete
geçirmesi ya da toplumla çatışma topluluğa ters düşme şeklinde olumsuz
sonuçları görülebilir.
Özgüven konusunda temel nokta bizi harekete geçiren bu gücün ne kadar sağlıklı ve gerçekten ne kadar olumlu ve pozitif olduğudur.Çünkü özgüvenin temelinde insanın pozitif olma duygusu yatar.Eğer bir durumla ilgili negatif düşünceleriniz ne kadar fazlaysa o durumla ilgili iş yapma kapasiteniz de o oranda azalacaktır. Kısacası o işi yapmak istemeyeceksiniz ya da mecbur olduğunuz için yapacaksınız.Bu da sizin o işten alacağınız verimi ve başarıyı haliyle düşürecek. Hangimiz başarmayı yürekten istediğimiz bir konuda çok çalışıp ta kaybetmiş ki.
Özgüven
konusuyla, hayattaki başarılarımızın doğru orantılı olarak birbirini
tamamladığı göz önünden kaçırılmaması gereken bir nokta.Bizler başarılı
olduğumuz, üzerinde defalarca alıştırma yaptığımız bir konuda daha az
hata yapma olasılığına sahibiz.Sizlere hata yapmayacağımızı söylemiyorum
ama gerçekten böyle bir durumda heyecanımızı daha iyi kontrol ettiğimiz
için daha başarılı oluruz.Çünkü biz önceki yaşantılarımızla, birer
deneyim kazanmış ve artık tecrübe sahibi olmuşuzdur.
Dolayısıyla herhangi bir konuda ne kadar çok çalışırsak ve başarılı olursak özgüvenimizde o oranda artmakta diyebiliriz
Biz insanların en çok yaptığı hatalardan biri bir başarısızlıkla karşılaştığımızda o başarısızlığımızın sonucunda kendimize olumsuz ifadelerde bulunmamızdır.
Biz insanların en çok yaptığı hatalardan biri bir başarısızlıkla karşılaştığımızda o başarısızlığımızın sonucunda kendimize olumsuz ifadelerde bulunmamızdır.
Bunu
biraz açarsak hepimiz zaman zaman ?Ah ben ne beceriksizim?, ?benden
adam olmaz?, ?zaten şu işi başarsaydım alim olurdum? vb. bir sürü
olumsuz yükleme yapmışızdır kendimize.Esasında bu yüklemelerimiz
bizlerin gelecekte ki hayatında gerçekten pahalıya mal olmakta.Bizleri
pasif , çekinden, özgüveni olmayan, arka planda kalmayı tercih eden
bireyler haline getiriyor.Her şeyden korkar oluyoruz ve içimizde bulunan
girişimcilik ruhunu yok ediyoruz.
Bütün
bunların yanı sıra kendi olumsuz varsayımlarımızla beslediğimiz
?yıkıcı? düşünce yapılarımızı yenmek için bazı ?onarıcı? teknikler de
var:
Güçlü
yönlerimizi belirlemek ve onların üstünde daha çok durmak: Denediğimiz
her yeni şey için kendinize şans tanımalıyız. Önemli olan elde edilen
sonuç değil, bu yolda harcanan çabalardır. Bu yüzden kendimizi takdir
etmeyi bilmeliyiz.
Risk almak:
Her yeni deneyime yeni bir öğrenme fırsatı olarak bakabilmek.Asıl olan
kazanmak yahut kaybetmek değil! Ancak bu şekilde yeni fırsatlarla
karşılaşabiliriz ve kendimizi olduğumuz gibi kabul edebiliriz. Aksi
taktirde, her fırsat açılmamış bir kutu olarak içimizde kalacak;
dolayısıyla doğrudan başarısızlıkla sonuçlanıp, kişisel gelişimimizi
engelleyecektir.
İç konuşma yapmak:
İç konuşma yaparak olumsuz varsayımlarımızla başa çıkabiliriz.
Kendimize haksızlık ettiğimiz bu durumlarda, ?dur bakalım, o kadar da
değil? diyerek daha olumlu varsayımlar üretmeliyiz. Örneğin, herhangi
bir şeyin mükemmel olmasını beklediğimiz bir durumda , herşeyi mükemmel
yapamayacağımızı, önemli olanın elimizden geldiği kadarını en iyi
şekilde yapmaya çalışmak olduğunu kendimize hatırlamak harika bir
fikirdir.
Kişisel değerlendirme yapmak:
Kendimizi her şeyden ve herkesten bağımsız olarak değerlendirebilmek…
İçsel olarak kendimiz kendi davranışımız hakkında ne düşünüyoruz? Bu
tarz bir bakış açısı içsel olarak daha güçlü hissetmemizi sağlayacak ve
kişisel gücümüzü başkalarının ellerine teslim etmemizi engelleyecektir.
Kendini sevmek:
İnsanlar kendilerini sevdiklerinde hem duygusal hem de fiziksel olarak
kendilerini güvende hissederler ve kendileriyle barışık yaşarlar.
Kendini tanımak:
Kendilerini tanıyan insanlar kendi güçlü ve güçsüz yönlerini iyi
bilirler. Bir topluluğa girdiklerinde kendilerini ifade ederken kendi
potansiyellerinin farkında olarak harekete geçerler.
Hedef Koymak:
Tabi burada kastedilen hedef açık venet koyduğumuz hedefler.Elbetteki
çok büyük genel hedeflerimiz olabilir.Ama bunlara ulaşmamız için mutlaka
planlı ve daha gerçek hedeflerimizde olmalı.
Pozitif Düşünmek:
Pozitif düşünce özgüveni harekete geçirmeye zorlayan belki de en önemli
etkenlerden biri. Olumsuz bir düşünceyle herhangi bir başarı elde etmek
çok güç. Bu bizi ancak karamsarlığa götürür. O yüzden kendimizi pozitif
düşünmeye alıştırmamız ve bunu bir yaşam biçimi haline getirmemiz bize
hayatımızda çok şeyler kazandıracak.
İyi bir iletişim:
Sağlıklı bir iletişim yeteneğimiz olması bizlerin çevremizde sevilen
saygı duyulan güvenilen insanlar olmamızı sağlar.Çevremizde olumlu bir
imaja sahip olduğumuzda kendimize güvenimiz artacaktır.
İyi bir ifade yeteneği:
Toplum içinde konuşmak için bol bol okumamız konuşma tekrarları
yapmamız ve hatta zaman zaman iyi birer hatip olabilmek için evde
çalışmamız ve sonucunda da konuşma yeteneğimizi artırmamız bize topluluk
içinde daha çok söz söyleme imkanı tanıyabilir.Bu da bizi yine özgüven
konusunda olumlu destekleyebilir.
Duyguları kontrol etme :
Duyguları ile başa çıkabilen çocuklar duygularının esiri olmazlar.
Beklenmedik davranışlar göstermezler. Korkuları ve endişeleri ile başa
çıkabildikleri için riskleri göze alabilirler. Mutsuzluklarının
kendilerini sürekli engellemesine izin vermedikleri için sıkıntılı
dönemlerini kısa sürede atlatabilirler. Anlaşmazlık olduğunda
kendilerini iyi savunurlar. Kıskançlık, öfke gibi doğal olan duyguları
yaşadıklarında suçluluğa kapılmazlar. İlişkilerinde neşe, sevgi ve
mutluluk ararlar. Kimseye körü körüne kapılmazlar.
Anne babalar çocuğu özgüvenli yetiştirmek için neler yapabilir ?
* Çocuğun güçlü olduğu konularda büyüklerine yardımcı olmalarına izin verilmesi.
* Yaptığı işe çok fazla müdahale etmeyerek kendisine duyulan güvenin belli edilmesi.
* Onunla zaman geçirerek önemli olduğunun kanıtlanması.
* Onların düşünce ve inançlarının eleştirilmeden dinlenmesi.
* Potansiyellerini sınamaları için riske atılmalarının teşvik edilmesi.
* Yaptığı işlerle ilgili ona olumlu tepkiler verilmesi.
* Çocuğa yönelik eleştirilerin dolaysız, açık ve dürüst olması.
* Kendisini tanıması için sosyal etkinliklere (Resim, tiyatro, spor…. vb.) yönlendirilmesi.
* Karşılaştırma yapmaktan kaçınılması.
* Çocuğun sınırlarını göz önünde bulundurarak çok zor hedefler belirlememesine yardımcı olunması.
* Hedeflerine ulaşmada geçtikleri her aşama için teşvik edilmesi. (Daha uzun birlikte olmak, hafta sonu sinemaya birlikte gitmek, evde parti yapmasına izin vermek…..vb.)
* Onların hedeflerine saygı gösterilmesi.
* Olumsuz düşüncelerini bir kenara bırakarak kendileri adına olumlu şeyler söylemeleri için cesaretlendirilmesi.
* Düşüncelerinde genelleme yapmalarının engellenmesi. (Sınav konularının hiçbirini öğrenmemistik yerine Sınav konularının bazılarını öğrenmemiştik …. vb.)
* Düsüncelerindeki abartılı ifadelerin daha doğru ifadelere yöneltilmesine yardımcı olunması (Öğretmen beni hiç dinlemiyor yerine Soru sorduğumda bazen öğretmen beni dinlemiyor…..vb.)
* Sık sık konuşma fırsatı verilmesi ve düzenli aralıklarla çesitli konularda sohbetler edilmesi.
* Kültür farklılıkları,farklı insanlar ve durumlar hakkında tartısmalar yapılması.
* Beden dilinin önemi üzerinde durulması.
* Ev içinde ve dışında basarabileceği sorumluluklar verilmesi. (Sofrayı kurma, telefon faturasını yatırma, ufak tefek alısveris yapma…. vb.)
* Değişik yaş gruplarındaki insanların bulunduğu ortamlara girmesine fırsat yaratılması.
* Pozitif düşüncelerin paylaşılarak olumlu düşünme yeteneğinin gelistirilmesi.
* Çocuğun güçlü olduğu konularda büyüklerine yardımcı olmalarına izin verilmesi.
* Yaptığı işe çok fazla müdahale etmeyerek kendisine duyulan güvenin belli edilmesi.
* Onunla zaman geçirerek önemli olduğunun kanıtlanması.
* Onların düşünce ve inançlarının eleştirilmeden dinlenmesi.
* Potansiyellerini sınamaları için riske atılmalarının teşvik edilmesi.
* Yaptığı işlerle ilgili ona olumlu tepkiler verilmesi.
* Çocuğa yönelik eleştirilerin dolaysız, açık ve dürüst olması.
* Kendisini tanıması için sosyal etkinliklere (Resim, tiyatro, spor…. vb.) yönlendirilmesi.
* Karşılaştırma yapmaktan kaçınılması.
* Çocuğun sınırlarını göz önünde bulundurarak çok zor hedefler belirlememesine yardımcı olunması.
* Hedeflerine ulaşmada geçtikleri her aşama için teşvik edilmesi. (Daha uzun birlikte olmak, hafta sonu sinemaya birlikte gitmek, evde parti yapmasına izin vermek…..vb.)
* Onların hedeflerine saygı gösterilmesi.
* Olumsuz düşüncelerini bir kenara bırakarak kendileri adına olumlu şeyler söylemeleri için cesaretlendirilmesi.
* Düşüncelerinde genelleme yapmalarının engellenmesi. (Sınav konularının hiçbirini öğrenmemistik yerine Sınav konularının bazılarını öğrenmemiştik …. vb.)
* Düsüncelerindeki abartılı ifadelerin daha doğru ifadelere yöneltilmesine yardımcı olunması (Öğretmen beni hiç dinlemiyor yerine Soru sorduğumda bazen öğretmen beni dinlemiyor…..vb.)
* Sık sık konuşma fırsatı verilmesi ve düzenli aralıklarla çesitli konularda sohbetler edilmesi.
* Kültür farklılıkları,farklı insanlar ve durumlar hakkında tartısmalar yapılması.
* Beden dilinin önemi üzerinde durulması.
* Ev içinde ve dışında basarabileceği sorumluluklar verilmesi. (Sofrayı kurma, telefon faturasını yatırma, ufak tefek alısveris yapma…. vb.)
* Değişik yaş gruplarındaki insanların bulunduğu ortamlara girmesine fırsat yaratılması.
* Pozitif düşüncelerin paylaşılarak olumlu düşünme yeteneğinin gelistirilmesi.
Sonuç olarak ;
Özgüven için başınızı kaldırıp biraz dik durmanız ve geleceğe güvenle
pozitif bir şekilde bakmanız hayatınıza yeni bir ufuk kazandıracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder